Sayfalar

27 Kasım 2017 Pazartesi

Sanayi Devriminin Etkileri

        SANAYİ DEVRİMİNİN ETKİLERİ
                        
18. yüzyılın sonlarıyla 19. yüzyılıda buharlı makinelerin icadı ve sanayiye uygulanması, küçük ölçekli atölye tipindeki işletmelerin yerini, önce makinelerle üretim yapan büyük atölyelerin, sonra da giderek artan ölçüde kitle üretim yapan fabrikaların alması sonucunu doğurmuştur. “Sanayi Devrimi” olarak anılan ve çeşitli icadlarla desteklenerek büyük üretim artışları sağlayan gelişmeler, yer almış olduğu ülkelerde konumuz olan işletme yönetimi yanında, tüm ekonomik ve toplumsal hayatı da etkilemiştir. Uzun bir süreç olarak ele alındığında, sanayi devriminin işletmelerde ve işletmelerin yönetim sorunları üzerinde önemli değişikliklere yol açtığı daha iyi görülebilir. Üretici ile tüketicinin karşılaşması imkanı azalmış, işçiler arasında usta-kalfa-çırak ilişkisi ortadan kalkmış ve işçi, dar bir çevrenin değil, geniş bir grubun üyesi olmuştur. Sendika kavramı ortaya çıkmıştır. Sermaye şirketlerinin gelişmesi ile beraber işletme sahipliği ve yöneticiliği birbirinden ayrılmıştır. Sanayi Devrimi’nin, çeşitli özellikleri ve belli başlı etkileri şöyle belirtilebilir:
  1. Buharın keşfiyle makine ile Pazar için üretim ekonomik hayata girmiştir.
  2. İşbölümü zorunluluk haline gelmiştir.
  3. Elişi yeteneğinin yerini, makine kullanarak üretim verimini arttırmak almıştır.
  4. Fabrikalarda çok kişinin çalışması, yönetim ve organizasyon sorunlarını ön plana çıkarmıştır.
  5. Ücret sistemleri ortaya çıkmıştır
Sanayi Devriminin Toplumsal ve Bilimsel Etkisi

Öncelikle Sanayi Devriminin tarihi sürecinden bahsetmek gerekirse, tanımsal olarak bu devrim; toprağa yani tarıma ve insan gücüne dayalı bir ekonomik yapıdan, makinelerin ve seri üretimin egemen olduğu bir ekonomik yapıya geçiştir. 1760-1840 yılları arasında İngiltere’de görülen ekonomik dönüşüm İngiltere’nin ardından gitgide bütün Avrupa ülkelerine yayılmıştır. 1800’lü yıllara tekabül eden bu zamanda ise insanlık tarihi açısından temel ve hızlı bir değişim söz konusudur
Sanayi Devrimi, bilimsel buluşlara dayalı teknolojik ilerlemeyle başlayıp sosyo-ekonomik ve kültürel değişim süreciyle devam eder ve bu dönem bilim ve teknolojinin gittikçe nasıl iç içe girdiğine tanıklık eder. Bu dönemde demir ve çelik temel maddedir. Kömür, buhar makinesi, elektrik, petrol, içten patlamalı motorlar mekanik güç olarak kullanılmaya başlamıştır. Dokuma tezgâhı da dönemin önemli icadıdır. Demiryolu, buharlı lokomotif, buharlı gemi, otomobil, telgraf aracılığıyla insan coğrafi uzaklığı yenmiştir. Sanayi Devrimine kadar coğrafi uzaklık insanoğlu için önemli bir sorun iken demiryolu hem uzaklık sorununu azaltmış hem de sosyal, ekonomik ve siyasi hayatı düzenleyici bir güç olarak döneme damgasını vurmuştur.1830’lardan başlayarak demiryolu dünyada hızla yayılmıştır. Demiryolları, deniz yollarına eklenerek ulaşımı ve taşımacılığı dünyanın en uç noktalarına götürmüştür. Bu örneklerde görüldüğü üzere Sanayi Devrimi’nin topluma her yönüyle köklü bir dönüşüm yaşatmıştır.
Sanayi Devrimi öncesinde tarım, hayvancılık ve zanaata dayalı üretim biçiminin dağınık bir yerleşim yapısı oluşturduğu görülürken, Sanayi Devrimi nüfusun merkezlerde, yani kentlerde toplanmasına yol açmıştır. Buna paralel olarak da nüfus hızla artmıştır. Böyle bir nüfus artışının dönem açısından iki önemli sonucundan söz edebiliriz ki: birincisi, çalışan iş gücünün artması ve buna bağlı olarak tüketici sayısının kendini katlamasıdır.
Sanayi Devriminin toplum yaşantısı üzerindeki bu tür etkilerine ilave olarak; seri üretim yapan makineler, üretimi önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak düzeyde ilerletmiştir. Ama bu makineleri çalıştıran işçilerin durumu aynı şekilde ilerlememiştir. İngiliz yazar Charles Dickens (1817-1870) romanlarında dönemin sefalet görüntülerini işlemiş, Emile Zola (1840- 1902) ise Fransa’daki yoksulluğu anlatmıştır.
Sanayileşme hareketi ve otomasyon, teknolojik gelişmeyi ve yapısal değişimleri sağlamakla birlikte, birçok toplumsal sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlardan başlıcaları, üretim sürecinde “yabancılaşma”nın başlaması, usta- çırak ilişkilerinin giderek yerini işçi- işveren ilişkilerine bırakması, işçi- işveren ilişkilerinin yol açtığı birçok sosyal ve siyasal sorunlar, otomasyon sonucunda “mavi yakalı” işçilere oranla “beyaz yakalı” işçilerin sayısının artması ile işsizliğin artması, otomasyonun grevlerin ve sendikaların etkinliğini azaltması, ilkel istihdam koşulları, kentleşme olgusu ile gecekondu sorunlarının ortaya çıkması, beslenme sorunu, salgın hastalıklar, çevre kirliliğidir.
Sanayileşmeyle ortaya çıkan gelişmeler ister istemez toplumsal rahatsızlıklara da neden olmuştur. Bu toplumsal, sınıfsal çatışmalar ve gerginlikler yeni düşünceler ortaya çıkarmıştır. Bunların en önemlileri modern liberalizm ve sosyalizm düşünceleridir. Şu anlamda liberalizm düşüncesi açısından John Stuart Mill (1806-1873), pozitivizm düşüncesi açısından Auguste Comte (1798-1857) ve sosyalizm düşüncesi açısından Karl Marx (1818-1883) hem dönemlerini hem de yaşadıkları dönemi aşarak 20. yüzyılı etkilemiş düşünürlerdir. Bu dönem; sanayileşme, bilimsel devrimler ve demokrasi düşüncesiyle birlikte insanın ufkunun genişlediği bir dönemdir.
Tarıma dayalı geleneksel toplumda üretim evlerde, el tezgâhlarında yürütülürken, 1765 yılına gelindiğinde Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan yeni teknolojiler, yeni bir üretim ortamı ve yaşam biçimi doğurdu. Öyle ki; konut ve iş yeri birbirinden ayrıldı. Fabrikalardaki kitlesel üretim kentleşmeyi ve kent hayatını değiştirdi. Sanayi bölgeleri etrafında kurulan kentler, insan trafiğinin doğmasına yol açtı. Yaşama biçimi toplumun sosyolojik yapısında değişim ve dönüşümlere yol açtı. Aile, geniş aile tipinden çekirdek aileye dönüştü. İnsan hayatının bütün alanlarına fabrikada yürürlükte olan düzenleme tarzı sızdı. Eğitim kurumlarının düzeni de fabrika düzeninden etkilendi. Modern sanayi hayat tarzının musiki de bile yansımaları oldu. Solo musiki yanında, koro halinde icra olunan musiki tarzı gelişti.
Bu dönemde bilim alanında mikroskop, teleskop, barometre ve termometre gibi çeşitli araçlar icat edilmiştir. Ortaçağ boyunca felsefe, kimya, tıp, matematik ve teknoloji alanlarında Doğu toplumları Avrupa’dan daha ileriyken, Batı dünyasında yaşanan bu gelişmeler sayesinde 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da bilim ve teknoloji diğer toplumlardan daha çok ve daha hızlı bir şekilde gelişmeye başlamış ve çok daha fazla ilerlemiştir denebilir.

Endüstri Devriminin Çoçuklar Üzerine Etkisi

Endüstri Devriminin bu dönemdeki en korkunç yanı ço­cukların durumunda kendini gösterir. Fabrika sahipleri, ellerin­de bulunanlardan daha ucuza işçi sağlamak istedikleri zaman, devletçe korunmakta olan yoksul çocukları alarak, kendi fabri­kalarında sözde çırak olarak yetiştirmek üzere kullanıyorlardı. İşin daha vahşice olan yanı da şuydu: Bazen, resmî makamlar, bu yoksul çocuklar arasındaki akli dengesi bozuklardan kurtul­mak için, 20 normal çocuk alan işverenin 1 de böyle çocuk al­masını şart koşuyorlardı.
Sözde çırak olan bu zavallı çocuklar gerçekte tam bir köle hayatı yaşamaktaydılar. Yetersiz bir biçimde beslenip giydirilen bu çocuklar günde 16 saate kadar varan sürelerle çalıştırılıyor­lardı. Yattıkları yerler son derece pisti; aynı yataklarda nöbetle­şe yattıklarından bunların havalandırılmasına bile vakit kalmı­yordu. Bu işte, çocuklar arasında cinsiyet ayrımına da çoğu za­man bakılmıyordu.
Çoğunlukla 9 yaşından yukarı çocuklar çalıştırılıyordu, fakat 5 yaşında işe başlayanlar bile vardı. Kaçmaya teşebbüs eden veya başkaldırma eğilimi gösteren çocukların ayakları­na zincir vuruluyor ve zincirler yatarken bile çıkarılmıyor­du. Bu işlemlerin kadınlara ve kızlara da uygulandığı oluyordu.
İskoçya ve Lancashire bölgesine ait istatistikler, iplik eğir­me fabrikalarında çalışan işçilerin hemen hemen yarısının ço­cuk olduğunu göstermiştir. Yetişkin işçiler arasında da kadınlar çoğunluktaydı.

Endüstüri Devriminin Ekonomik Etkileri

Endüstrileşen ülkelerin, iç ekonomilerinde olduğu gibi, dış ilişkilerinde de köklü bir değişme ortaya çıkmıştır. Bu ülkeler ile eski tarım ülkeleri yeni bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır.
Endüstrileşen ülkeler, tarım ülkelerinden aldıkları yiyecek ve hammaddelere karşılık olarak verdikleri malların üretimin­de uzmanlaşmışlardı. Artık gerek endüstrileşen ülkeler, gerek tarım ülkeleri için, ekonomik bakımdan kendine yeterli olma durumu sona ermişti.
Dünyada, daha önceleri görülen bağımsız ulusal ekonomi­ler yerine, bir tek büyük "dünya ekonomisi" ortaya çıkmıştı. Uluslar artık bu büyük ekonominin bağımlı parçaları durumu­na girmişlerdi. Bunun sonucunda, İngiltere‘de orta­ya çıkmış bulunan Endüstri Devrimi, etkilerini dünyanın en uzak köşelerinde bile göstermiştir.
Endüstrileşen ülkeler kendi varlıklarını sürdürebilmek için sömürgelere ve etkileri altında bulunduracakları pazarlara muhtaçtırlar. Modern anlamda "sömürgeci" ve "sömürge" ül­keler ayrımı da bu ihtiyacın sonucunda ortaya çıkmıştır.
Kesintisiz bir biçimde verimlilik artmıştır. 1801 – 1911 arasında nüfus % 1.26 lık artış göstermiş milli hasıla ise 145 katlık bir artış göstermiştir. Üretimde dünya ortalaması 1860 – 1913 yılları arasında 7 katlık bir artış göstermiştir.
Değişen üretim tarzları sonucunda işgücü makinaların hakimiyeti altına girmiş bir yandan da bu makinaların tedariki güçlenmiş, diğer yandan maliyetleri artmıştır. Emek-yoğun üretim tarzının  sermaye-yoğun üretim tarzı halini alması ile küçük sanayici ve ustalar ortadan kalkarak makine emrine giren işçiler olmuştur. Yeni makinelere sahip olabilen ise işçileri çalıştıran kapitalist haline dönmüştür. Bu dönüşüm ile ortaya çıkan işçi sınıfı sorunu günümüze kadar uzanmaktadır.
Kentler ve kasabalar arasındaki fark daha da keskinleşmiştir. Teknoloji ile birlikte sanayiciler kentlere yerleşmiş veya yeni kentler kurmuşlardır.
Sanayi Devirimi ile para-bankacılık konusuyla birlikte ticaret hacminde de genişlemeler olmuştur.  Mal arzına giderek daha fazla önem veriliyor ve sonuçta sanayi devrimi diye adlandırdığımız o temel teknolojik hamleyi gerekli kılıyordu ve bu devrim akabinde, ister yatırım payı, istihdam edilenlerin sayısı, katma değer veya ister gelir payında olsun kapitalizmin sinai vechecelerin egemenliğine yol açtı
Yeniçağda altın ve gümüşün para olarak kullanılmasının yarattığı bazı sakıncalar ve kıymetli madenlerin azlığı dolayısıyla hızla gelişme gösteren ticari faaliyetlere cevap verememeleri zamanla temsili para olan banknotun ortaya çıkmasına neden oldu.



      KAYNAKÇA
1-       ÖZDEMİR Ş. “Sanayi Devriminin Bilim Tarihi Üzerine Etkisi”
2-       AKTAN C. ve TUNÇ M, "Bilgi Toplumu ve Türkiye", Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1998. s.118-134.
3-      KÜÇÜKKALAY M. “Endüstri Devriminin Ekonomik Sonuçlarının Analizi” Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi 1997, s:51-68
4-      Prof.Dr.İsmet Mucuk, Modern İşletmecilik
5-      Endüstri Devrimi Sonuçları https://sosyolojik.wordpress.com/2009/05/07/endstri-devrimi-sonulari/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder