SANAYİ DEVRİMİNİN ETKİLERİ
18.
yüzyılın sonlarıyla 19. yüzyılıda buharlı makinelerin icadı ve sanayiye
uygulanması, küçük ölçekli atölye tipindeki işletmelerin yerini, önce
makinelerle üretim yapan büyük atölyelerin, sonra da giderek artan ölçüde kitle
üretim yapan fabrikaların alması sonucunu doğurmuştur. “Sanayi Devrimi” olarak anılan ve çeşitli icadlarla desteklenerek
büyük üretim artışları sağlayan gelişmeler, yer almış olduğu ülkelerde konumuz
olan işletme yönetimi yanında, tüm ekonomik ve toplumsal hayatı da etkilemiştir.
Uzun bir süreç olarak ele alındığında, sanayi devriminin işletmelerde ve
işletmelerin yönetim sorunları üzerinde önemli değişikliklere yol açtığı daha
iyi görülebilir. Üretici ile tüketicinin karşılaşması imkanı azalmış, işçiler
arasında usta-kalfa-çırak ilişkisi ortadan kalkmış ve işçi, dar bir çevrenin
değil, geniş bir grubun üyesi olmuştur. Sendika kavramı ortaya çıkmıştır.
Sermaye şirketlerinin gelişmesi ile beraber işletme sahipliği ve yöneticiliği
birbirinden ayrılmıştır. Sanayi Devrimi’nin, çeşitli özellikleri ve belli başlı
etkileri şöyle belirtilebilir:
- Buharın keşfiyle makine ile Pazar
için üretim ekonomik hayata girmiştir.
- İşbölümü zorunluluk haline
gelmiştir.
- Elişi yeteneğinin yerini, makine
kullanarak üretim verimini arttırmak almıştır.
- Fabrikalarda çok kişinin çalışması,
yönetim ve organizasyon sorunlarını ön plana çıkarmıştır.
- Ücret sistemleri ortaya çıkmıştır
Sanayi Devriminin Toplumsal ve
Bilimsel Etkisi
Öncelikle
Sanayi Devriminin tarihi sürecinden bahsetmek gerekirse, tanımsal olarak bu
devrim; toprağa yani tarıma ve insan gücüne dayalı bir ekonomik yapıdan,
makinelerin ve seri üretimin egemen olduğu bir ekonomik yapıya geçiştir.
1760-1840 yılları arasında İngiltere’de görülen ekonomik dönüşüm İngiltere’nin
ardından gitgide bütün Avrupa ülkelerine yayılmıştır. 1800’lü yıllara tekabül
eden bu zamanda ise insanlık tarihi açısından temel ve hızlı bir değişim söz
konusudur
Sanayi
Devrimi, bilimsel buluşlara dayalı teknolojik ilerlemeyle başlayıp
sosyo-ekonomik ve kültürel değişim süreciyle devam eder ve bu dönem bilim ve
teknolojinin gittikçe nasıl iç içe girdiğine tanıklık eder. Bu dönemde demir ve
çelik temel maddedir. Kömür, buhar makinesi, elektrik, petrol, içten patlamalı
motorlar mekanik güç olarak kullanılmaya başlamıştır. Dokuma tezgâhı da dönemin
önemli icadıdır. Demiryolu, buharlı lokomotif, buharlı gemi, otomobil, telgraf
aracılığıyla insan coğrafi uzaklığı yenmiştir. Sanayi Devrimine kadar coğrafi uzaklık
insanoğlu için önemli bir sorun iken demiryolu hem uzaklık sorununu azaltmış
hem de sosyal, ekonomik ve siyasi hayatı düzenleyici bir güç olarak döneme
damgasını vurmuştur.1830’lardan başlayarak demiryolu dünyada hızla yayılmıştır.
Demiryolları, deniz yollarına eklenerek ulaşımı ve taşımacılığı dünyanın en uç
noktalarına götürmüştür. Bu örneklerde görüldüğü üzere Sanayi Devrimi’nin
topluma her yönüyle köklü bir dönüşüm yaşatmıştır.
Sanayi
Devrimi öncesinde tarım, hayvancılık ve zanaata dayalı üretim biçiminin dağınık
bir yerleşim yapısı oluşturduğu görülürken, Sanayi Devrimi nüfusun merkezlerde,
yani kentlerde toplanmasına yol açmıştır. Buna paralel olarak da nüfus hızla
artmıştır. Böyle bir nüfus artışının dönem açısından iki önemli sonucundan söz edebiliriz
ki: birincisi, çalışan iş gücünün artması ve buna bağlı olarak tüketici
sayısının kendini katlamasıdır.
Sanayi
Devriminin toplum yaşantısı üzerindeki bu tür etkilerine ilave olarak; seri
üretim yapan makineler, üretimi önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak düzeyde
ilerletmiştir. Ama bu makineleri çalıştıran işçilerin durumu aynı şekilde
ilerlememiştir. İngiliz yazar Charles Dickens (1817-1870) romanlarında dönemin
sefalet görüntülerini işlemiş, Emile Zola (1840- 1902) ise Fransa’daki
yoksulluğu anlatmıştır.
Sanayileşme
hareketi ve otomasyon, teknolojik gelişmeyi ve yapısal değişimleri sağlamakla
birlikte, birçok toplumsal sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlardan
başlıcaları, üretim sürecinde “yabancılaşma”nın başlaması, usta- çırak ilişkilerinin
giderek yerini işçi- işveren ilişkilerine bırakması, işçi- işveren
ilişkilerinin yol açtığı birçok sosyal ve siyasal sorunlar, otomasyon sonucunda
“mavi yakalı” işçilere oranla “beyaz yakalı” işçilerin sayısının artması ile
işsizliğin artması, otomasyonun grevlerin ve sendikaların etkinliğini
azaltması, ilkel istihdam koşulları, kentleşme olgusu ile gecekondu
sorunlarının ortaya çıkması, beslenme sorunu, salgın hastalıklar, çevre
kirliliğidir.
Sanayileşmeyle
ortaya çıkan gelişmeler ister istemez toplumsal rahatsızlıklara da neden
olmuştur. Bu toplumsal, sınıfsal çatışmalar ve gerginlikler yeni düşünceler
ortaya çıkarmıştır. Bunların en önemlileri modern liberalizm ve sosyalizm
düşünceleridir. Şu anlamda liberalizm düşüncesi açısından John Stuart Mill
(1806-1873), pozitivizm düşüncesi açısından Auguste Comte (1798-1857) ve
sosyalizm düşüncesi açısından Karl Marx (1818-1883) hem dönemlerini hem de
yaşadıkları dönemi aşarak 20. yüzyılı etkilemiş düşünürlerdir. Bu dönem;
sanayileşme, bilimsel devrimler ve demokrasi düşüncesiyle birlikte insanın
ufkunun genişlediği bir dönemdir.
Tarıma
dayalı geleneksel toplumda üretim evlerde, el tezgâhlarında yürütülürken, 1765
yılına gelindiğinde Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan yeni teknolojiler,
yeni bir üretim ortamı ve yaşam biçimi doğurdu. Öyle ki; konut ve iş yeri
birbirinden ayrıldı. Fabrikalardaki kitlesel üretim kentleşmeyi ve kent
hayatını değiştirdi. Sanayi bölgeleri etrafında kurulan kentler, insan
trafiğinin doğmasına yol açtı. Yaşama biçimi toplumun sosyolojik yapısında
değişim ve dönüşümlere yol açtı. Aile, geniş aile tipinden çekirdek aileye
dönüştü. İnsan hayatının bütün alanlarına fabrikada yürürlükte olan düzenleme
tarzı sızdı. Eğitim kurumlarının düzeni de fabrika düzeninden etkilendi. Modern
sanayi hayat tarzının musiki de bile yansımaları oldu. Solo musiki yanında,
koro halinde icra olunan musiki tarzı gelişti.
Bu
dönemde bilim alanında mikroskop, teleskop, barometre ve termometre gibi
çeşitli araçlar icat edilmiştir. Ortaçağ boyunca felsefe, kimya, tıp, matematik
ve teknoloji alanlarında Doğu toplumları Avrupa’dan daha ileriyken, Batı
dünyasında yaşanan bu gelişmeler sayesinde 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da
bilim ve teknoloji diğer toplumlardan daha çok ve daha hızlı bir şekilde
gelişmeye başlamış ve çok daha fazla ilerlemiştir denebilir.
Endüstri Devriminin Çoçuklar
Üzerine Etkisi
Endüstri
Devriminin bu dönemdeki en korkunç yanı çocukların durumunda kendini gösterir.
Fabrika sahipleri, ellerinde bulunanlardan daha ucuza işçi sağlamak istedikleri
zaman, devletçe korunmakta olan yoksul çocukları alarak, kendi fabrikalarında
sözde çırak olarak yetiştirmek üzere kullanıyorlardı. İşin daha vahşice olan
yanı da şuydu: Bazen, resmî makamlar, bu yoksul çocuklar arasındaki akli
dengesi bozuklardan kurtulmak için, 20 normal çocuk alan işverenin 1 de böyle
çocuk almasını şart koşuyorlardı.
Sözde
çırak olan bu zavallı çocuklar gerçekte tam bir köle hayatı yaşamaktaydılar.
Yetersiz bir biçimde beslenip giydirilen bu çocuklar günde 16 saate kadar varan
sürelerle çalıştırılıyorlardı. Yattıkları yerler son derece pisti; aynı
yataklarda nöbetleşe yattıklarından bunların havalandırılmasına bile vakit
kalmıyordu. Bu işte, çocuklar arasında cinsiyet ayrımına da çoğu zaman
bakılmıyordu.
Çoğunlukla
9 yaşından yukarı çocuklar çalıştırılıyordu, fakat 5 yaşında işe başlayanlar
bile vardı. Kaçmaya teşebbüs eden veya başkaldırma eğilimi gösteren çocukların
ayaklarına zincir vuruluyor ve zincirler yatarken bile çıkarılmıyordu. Bu
işlemlerin kadınlara ve kızlara da uygulandığı oluyordu.
İskoçya
ve Lancashire bölgesine ait istatistikler, iplik eğirme fabrikalarında çalışan
işçilerin hemen hemen yarısının çocuk olduğunu göstermiştir. Yetişkin işçiler
arasında da kadınlar çoğunluktaydı.
Endüstüri Devriminin Ekonomik
Etkileri
Endüstrileşen
ülkelerin, iç ekonomilerinde olduğu gibi, dış ilişkilerinde de köklü bir
değişme ortaya çıkmıştır. Bu ülkeler ile eski tarım ülkeleri yeni bağlarla
birbirlerine bağlanmışlardır.
Endüstrileşen
ülkeler, tarım ülkelerinden aldıkları yiyecek ve hammaddelere karşılık olarak
verdikleri malların üretiminde uzmanlaşmışlardı. Artık gerek endüstrileşen
ülkeler, gerek tarım ülkeleri için, ekonomik bakımdan kendine yeterli olma
durumu sona ermişti.
Dünyada,
daha önceleri görülen bağımsız ulusal ekonomiler yerine, bir tek büyük
"dünya ekonomisi" ortaya çıkmıştı. Uluslar artık bu büyük ekonominin
bağımlı parçaları durumuna girmişlerdi. Bunun sonucunda, İngiltere‘de ortaya çıkmış
bulunan Endüstri Devrimi, etkilerini dünyanın en uzak köşelerinde bile
göstermiştir.
Endüstrileşen
ülkeler kendi varlıklarını sürdürebilmek için sömürgelere ve etkileri altında
bulunduracakları pazarlara muhtaçtırlar. Modern anlamda "sömürgeci"
ve "sömürge" ülkeler ayrımı da bu ihtiyacın sonucunda ortaya çıkmıştır.
Kesintisiz
bir biçimde verimlilik artmıştır. 1801 – 1911 arasında nüfus % 1.26 lık artış
göstermiş milli hasıla ise 145 katlık bir artış göstermiştir. Üretimde dünya
ortalaması 1860 – 1913 yılları arasında 7 katlık bir artış göstermiştir.
Değişen
üretim tarzları sonucunda işgücü makinaların hakimiyeti altına girmiş bir
yandan da bu makinaların tedariki güçlenmiş, diğer yandan maliyetleri
artmıştır. Emek-yoğun üretim tarzının
sermaye-yoğun üretim tarzı halini alması ile küçük sanayici ve ustalar
ortadan kalkarak makine emrine giren işçiler olmuştur. Yeni makinelere sahip
olabilen ise işçileri çalıştıran kapitalist haline dönmüştür. Bu dönüşüm ile
ortaya çıkan işçi sınıfı sorunu günümüze kadar uzanmaktadır.
Kentler
ve kasabalar arasındaki fark daha da keskinleşmiştir. Teknoloji ile birlikte
sanayiciler kentlere yerleşmiş veya yeni kentler kurmuşlardır.
Sanayi
Devirimi ile para-bankacılık konusuyla birlikte ticaret hacminde de genişlemeler
olmuştur. Mal arzına giderek daha fazla
önem veriliyor ve sonuçta sanayi devrimi diye adlandırdığımız o temel
teknolojik hamleyi gerekli kılıyordu ve bu devrim akabinde, ister yatırım payı,
istihdam edilenlerin sayısı, katma değer veya ister gelir payında olsun
kapitalizmin sinai vechecelerin egemenliğine yol açtı
Yeniçağda
altın ve gümüşün para olarak kullanılmasının yarattığı bazı sakıncalar ve
kıymetli madenlerin azlığı dolayısıyla hızla gelişme gösteren ticari
faaliyetlere cevap verememeleri zamanla temsili para olan banknotun ortaya
çıkmasına neden oldu.
KAYNAKÇA
1- ÖZDEMİR Ş. “Sanayi Devriminin Bilim Tarihi
Üzerine Etkisi”
2- AKTAN C. ve TUNÇ M, "Bilgi Toplumu ve
Türkiye", Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1998. s.118-134.
3- KÜÇÜKKALAY
M. “Endüstri Devriminin Ekonomik Sonuçlarının Analizi” Süleyman Demirel Üniversitesi
İİBF Dergisi 1997, s:51-68
4- Prof.Dr.İsmet
Mucuk, Modern İşletmecilik
5-
Endüstri Devrimi Sonuçları https://sosyolojik.wordpress.com/2009/05/07/endstri-devrimi-sonulari/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder