ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL ETİK
1.Örgütsel Etik
Etik
kökenleri 2500 yıl öncesine kadar uzanan bir psikoloji kavramıdır. Sokrates,
Plato ve Aristo gibi filozoflar etikle ilgili çeşitli görüşler ileri
sürmüşlerdir. Etik kavramının literatürümüze yerleşmesi 1980’li yılların
sonlarına uzanır. Daha önceleri kavramsal anlamda ahlak kelimesi ile
tanımlanmaya çalışılan etik kavramının günümüzde “ahlak felsefesi” olarak
incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Gerek
etiğin arka planını, gerekse günümüz boyutu incelendiğinde görülür ki, bu
alanda çalışan tüm filozoflar iyi-kötü, doğru-yanlış gibi konuların üzerinde
yoğunlaşmışlardır. Dolayısıyla etik ilkeler, toplumsal düzenin reçetesini
düzenleyip, ahlaki tutumların kaynağını araştırarak bunlar üzerine düşünme
etkinliğini geliştirmektedir.
Etik,
iyi ve kötü hakkında bir bilim ya da belirli bir gurup veya her insan için
geçerli eylem kurallarının geneli olarak yorumlanabilir”. Bir başka tanımda
etik, “insanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan
değerleri, normları, kuralları, doğru yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal
açıdan araştıran bir felsefe disiplinidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Etiğin
tanımına yönelik yaklaşımlar irdelendiğinde, adeta düzgüsel değerler dizgesi
olan ahlakın felsefi bakış açısı ile denetlenmesinde oynamış olduğu öncü rol,
tüm bu yaklaşımları ortak noktası olarak karşımıza çıkmaktadır.
2.Etiğin Kritik Ögeleri
Etik
bir ahlak felsefesi olmakla beraber oluşumunda birçok öğe ve anlam ile yaklaşım
açısından da ilişki ve yakınlık içerisindedir. Bu öğeler tek başına etik tanımının
içerisinde yeterli olmamakla beraber, oluşum ve uygulama aşamasında etik
felsefesi ile iç içedir.
2.1.Ahlak
Ahlak,
genellikle insanların kendisine göre yaşadıkları bir ilkeler topluluğu, bir
kurallar toplamı anlamına gelir”. Etik, ahlakın felsefi boyutunu betimlediği
için biraz daha soyut bir cephede teorik anlam içermektedir.
2.2.Değer ve Olgular
Olayların
bireysel açıdan arzu ve ihtiyaçlarla ilgili ölçülebilir veya fiziksel nitelik
taşıması olguları tanımlarken, tüm bireylerin uyuşmak zorunda olmadığı ve onlar
tarafından iyi-kötü olarak nitelendirilmesi mümkün olduğu kaçınılmaz bir
gerçektir. Bu perspektifte olayların değersel niteliği ortaya çıkar.
2.3.Kültür
Ortak
kabul gören şekli ile kültür “Bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, örf ve
adetlerden ve insanın toplumun bir üyesi olarak elde ettiği bütün yeteneklerden
oluşmuş karmaşık bir bütündür. Kültürü oluşturan yapı taşları aynı zamanda etik
kurallar besler. Toplumların duygu ve düşünceleri, iyi ve kötü yargıları
oluştururken hareketleri somut bir yansıma olarak ortaya çıkar. Semboller,
değerler, tutumlar ve varsayımlar toplumsal hareket tarzlarını belirler.
2.4.Norm
Etik,
toplumsal ve bireysel ilişkilerin temelini oluşturan değerleri incelemeyi ve
sorgulamayı kendisine amaç edinmiştir. Normlar ise bu ilişkilerin özündeki
kriterlerden olup bireysellikten çok genel toplum yapısı ile ilgilidir. Etik
ilkelerin oluşmasında veya etik kararların alınmasında normlar birer
tamamlayıcı unsur olarak ortaya çıkmaktadır.
3.Etik Boyutları
Etik
ilkelerin bireysel oluşumlar üzerindeki sorgulayıcılığı, boyutlarını da bu yöne
çekmektedir. Etik ilkeler aynı temel esasa dayanarak birey, toplum ve örgüt
gibi birincil oluşumlarda değişik yorumlara tabi tutularak boyut kazanırlar.
3.1.Bireysel Boyutu
Etik
ilkeler her ne kadar ilk etapta toplumsal yargı ve eylemleri düzenleme ve
sorgulama bilincinde olsalar da, bireysellik hiçbir zaman arka plana
atılamamaktadır. Zira bireyler toplumsal oluşumun özünü teşkil ederler. Toplum
kimliğinin, bireylerin bir araya gelerek meydana getirdikleri yargı ve eylemler
sonucunda oluştuğu küçümsenemeyecek bir gerçektir.
Toplum
içerisindeki haklar, ödevler, kurallar, buyruklar tarihsel süreçte değişik
konumlara göre bireylerde çeşitli yansımalar gösterirler. Bireylerde meydana
gelen bu inançlar zaman içerisinde senkronize hale gelerek bir takım kuralları
oluşturmaktadır. Bu kurallar ise her zaman “en yüksek iyi” yi amaçlamaktadır ve
bilinçli halde yaşanması etik ilke oluşumlarına da ışık tutar.
3.2.Örgütsel Boyutu
“Belirli
amaçları gerçekleştirmek için oluşturulmuş sosyal guruplara örgüt adı verilir”.
Örgütlerin toplumsal amaçları yerine getirmek amaçlı olduğu ve birden fazla
kişinin bir araya gelerek oluşturduğu sistemler olduğunu görmekteyiz. Örgütler
farklı kültürlere sahip bireyleri bir araya toplayarak onları belli bir
birliktelik içerisinde çalıştırırlar. Bu farklı inanç ve tutumlara sahip
bireylerin bir arada çalışmasını sağlayan ve yardım eden oluşum ise örgüt
kültürüdür.
3.3.Toplumsal Boyutu
Etik
kurallar toplumsal boyutta bir anlaşmayı hedef edinmiş, toplumun temel hak,
değer ve hukuki anlaşmalarını gurupların çıkarları ile çatıştığı durumlarda
bile korumuştur. Bireyler her ne kadar kendi hareket boyutlarında
değerlendirilseler de toplumsal bakış açısı makro düzeyde önemli bir yer tutmaktadır.
Etik kurallar toplumsal uzlaşmayı hedeflemektedirler. Bu amaçla; istenecek ve
istenmeyecek, yapılacak ya da yapılmayacak, doğru ve yanlış bütün toplumsal
gereklilikleri ortaya koyma arzusu içerisindedir. Toplumsal fayda amaçlı olan
işletmeler de örgütsel bütünlüklerini bu gereklilikleri sayesinde
düzenlemektedirler. Böylece iç ve dış yapıda sorumlulukların yerine gelmesinde
tutarlılık sağlanmış olmaktadır.
4.Örgütsel Etiğin Özellikleri
Doğal
ve sosyal denge içerisindeki her oluşum yapısı gereği bir takım özelliklere
sahiptir. Örgüt içerisinde gerçekleştirilmesi hedeflenen etik ilkeler de, bu
oluşumun doğal sonucu olarak bir takım kendine özgü özelliklere sahiptir.
Bunlar:
Öğrenebilir ve kazanabilir olması, paylaşılması ve kapsaması, içselleştirlmesi,
davranış kalıpları içermesi, referans niteliği taşıması, performans değerleme
ve oto kontrol olanağı vermesidir.
5.Yönetsel Etik
Yönetsel
etik, 1970’li yıllardan sonra üzerinde önemle durulan ve çalışılan konulardan
biri haline gelmiştir. Özellikle 1990’lı yıllarda ivme kazanmış olan yönetsel
etik literatüründe, içerik olarak zenginleşme ve önemli bir bilgi birikiminin
oluştuğu görülmektedir. (Cooper, 1994: 11).
1974
yılında PAR(Public Administration Review)da yayınlanan iki makale, yönetsel
etiğin bir çalışma alanı olarak gelişmesine doğrudan katkıda bulunmuştur.
Bunlardan birincisi, Michaelon’un 1974 yılında yaptığı "Social Equity and
Organizational Man: Motivation and Organizational Democracy" (Sosyal
Eşitlik ve Orgütsel insan: Motivasyon ve Örgütsel Demokrasi), isimil çalışma
digeri de, David K. Hart’ın yine 1974 yılında "Social Equity, Justice, and
Equitable Administrator" (Sosyal Eşitlik, Adalet ve Adil idareci) isimli
makalesidir. Yazarlar bu makalelerde genel olarak, sosyal eşitliğin yönetsel uygulamalar
açısından önemini vurgulamaktadırlar (Cooper, 1994:12).
Yönetsel
etik, yönetsel eylemlerde uyulması gereken ilkeler veya davranış kuralları
olarak tanımlanır (Thompson, 1985:555). Bu yönü ile yönetsel etik; örgütlerdeki
bireylerin ahlaki karar almalarını ve ahlaki kararların amaçlanmasını
sağlamaktadır. Dolayısıyla etik, doğru ve yanlışı ayırt etme, karar
süreçlerinde doğru olanı tercih etmeye yönlendirme görevini üstlenmektedir.
Değerler
ve ahlakın çeşitliliği örgütlere de yansımakta ve örgüt kültürü ile birlikte
yönetsel etik oluşumunu sağlamaktadır. Kamusal alanda ise yönetsel etik; idari
çalışanların yönetsel kararlar alırken kullandıkları etik standartların
düzenlenmesini, bu standartların analiz edilerek kullanılmasını, karar alımında
kişisel ve profesyonel sorumluluk gösterecek şekilde davranılmasını
vurgulamaktadır.
Günümüzde
yönetsel etik; hiyerarşik yapılar ve bürokratik yönetim şartları altında sosyal
ahlak açısından tehlikeli sonuçlar doğuracak şekilde deforme olmaktadır (Unpan,
2004:3). Bu değişim kendini örgütlerde; aşırı merkezileşme, güçlü bürokratik
yapıların çıkar oligarşilerinin oluşması, çalışanlarda ise; disiplinli
çalışmanın yerine kendini devamlı çalışıyormuş gibi gösterecek davranış
değişikliklerinin ortaya çıkması ile göstermektedir.
6.Yönetsel Etiğin Temel Unsurları
Yönetsel
etik, yönetsel alandaki çalışanlar ve yöneticilerin faaliyetlerindeki tüm
ahlaki boyutları incelemektedir. Bu boyutlar aşağıda kısaca incelenmektedir
(Unpan, 2004:5).
Değerler:
Bireysel, örgütsel veya sosyal olarak düşünce ve davranışların bağımsızlık,
adalet, dürüstlük, bağlılık, tarafsızlık, sorumluluk gibi kavramlar dahilinde
gerçekleşmesidir.
Standartlar ve Normlar:
Bireylerin / çalışanların faaliyetlerine rehberlik eden, davranışlarına yön
veren ve onları kontrol eden prensiplerdir.(yasalar, kodlar, kurallar gibi.)
Davranışlar:
Sosyal değerlere uygun, mevcut normlar ve standartlarla sınırlandırılmış farklı
kişisel faaliyetlerdir
Bu
boyutlarıyla yönetsel etiğin temel görevi yöneticiler ve çalışanlar/bireyler arasındaki
ilişkinin düzenlenmesini sağlamak, etik ihtiyaçları karşılayarak sosyal yapıya
ait değerleri vurgulamak, yapıya uygun davranışlar geliştirmek olarak
açıklanabilir.
7.Yönetimde Etik ve Etik Dışı İlkeler
Yönetsel etiğin alanı
uyarınca bir yöneticinin uyması beklenen etik ilkelerin evrensel olup olmadığı
dair farklı etik sistemlerce farklı görüşleri mevcuttur. Buna rağmen bir
yöneticinin uyması durumunda onu değerli kılacak şu etik ilkeleri ortaya koymak
mümkündür;
Dürüst
olmak ,Doğru ve açık sözlülük, Adil olmak, Sorumluluk sahibi olmak, Hoşgörülü
olmak, İnsan sevgisi ve insana saygı mefhumlarını benimsemiş olmak
İnanç
(Din, mezhep), ırk, cinsiyet ayrımı yapmamak, Hukuka, yasalara ve mevzuata
uygun hareket etmek, İş görenlerin emeğinin hakkını teslim etmek
Buna
karşılık yönetsel etik açısından bir yöneticinin kesinlikle yapmaması lazım
gelenler ise şöyle sıralanabilir;
Rüşvet
almak, Adam kayırmacılık (İltimas): Akraba kayırmacılık (Nepotizm),
Eş-dost kayırmacılık (Kronizm), Siyasal kayırmacılık (Siyasal yandaşlık ve
patronaj), İrtikap (Haraç, zorla yiyicilik ), Zimmet ve ihtilas, Ayrımcılık,
“Nepotizm (Akraba Kayırma)”, “Kronizm (Eş-Dost Kayırma)” ve “Partizanlık
(İktidara yakın siyasi çevreleri kayırma)” Yıldırma, korkutma, şiddet, baskı,
saldırganlık, işkence, İhmalkarlık, İstismar
(Sömürü), Egosantrizm (Ben merkezcilik), Yaranma, dalkavukluk, Hakaret
ve Küfür, Bedensel ve cinsel taciz,kötü alışkanlıklar, Görev ve
yetkinin kötüye kullanımı, Dedikodu yapmak, Dogmatik
davranış, bağnazlık…
Yönetsel
etiğin pozitif anlamda değerlendirildiği durumda, ahlak anlayışındaki iyilerin
ve pozitif yönlerin, örgütsel amaçlara ve örgüt kültürüne yansıması şeklinde
açıklayabiliriz. Pratik anlamda yönetsel etikten bahsedildiğinde, yönetsel
etiğin bu pozitif anlamı amaçlanmaktadır. Aslında olması istenen, faydalı ve
doğru olan yönetsel etik anlayışı, pozitif ahlaka göre yapılanlardır.
Yönetsel
etiğin negatif yönü ise örgütlerde ortaya çıkması olası olumsuz (negatif) ahlak
anlayışıdır. Negatif anlamdaki yönetsel etiğin örgüt kuramına yansıması,
örgütün veya kamu kuruluşunun meşru hukuki zeminlerde belirlenmiş örgütsel
amaçlarına günlük ya da ileriye dönük olarak ters düşecek şekilde davranışlarda
bulunarak, böylece kuruluşun verimsiz ve etkisiz bir hale getirilerek, örgütün
işlemez hale getirilmesidir. Ortaya çıktığında yönetim sisteminin çeşitli
şekillerde çürümesinin göstergeleri olan uygulamalar, toplumsal ahlaktaki
olumsuz bazı sosyal değişmelerin yönetime yansıması olarak da düşünülebilir.
Örgüt içerisindeki yöneticilerin ve diğer tüm iş görenlerin aynı zamanda
toplumun birer parçası olduğu göz ardı edilmemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder